Birçok firma marka olmak amacıyla yola çıkar ama “marka olmak” öyle sanıldığı kadar kolay değildir.
Marka olabilmenin temelini, marka ile tüketici arasında ki görünmez ama oldukça sağlam bir bağ oluşturur. Marka aşkı dediğimiz bu bağ; tüketicinin kendi zihninde ve gönlünde markanıza özel bir yer bulmasıdır. Bu bağ “umarak” gerçekleşemez. Bu çok uzun bir süreçtir ve bu yolda atılacak her adımın etkili, kararlı ve amaç doğrultusunda olması gerekir.
Marka güveni sağlamak çok uzun ve zorlu olmasıyla birlikte, sonu olmayan bir yoldur. Ama bu yolda ilerlediğiniz müddetçe kazanmaya ve hedeflerinize yürürsünüz. Bu yolun en büyük avantajlarından biri de marka sadakatidir. Marka sadakati her firmanın asıl hedefidir de diyebiliriz aslında. Marka sadakatini sağlamak, bu sadakati arttırmak ve kaybetmemek.
Hemen hemen herkesin sadık olduğu bir marka vardır diyebiliriz aslında. Örneğin “başkasını kullanamam” diyerek çevrenize önerdiğiniz bir telefon markanız, “daha iyisi olamaz” dediğiniz bir araba markası, “ben bundan vazgeçemem” dediğiniz bir şampuan markanız varsa, o markalar sizin sadakatinizi kazanmış demektir.
Marka sadakati kazanılması zor bir başarıdır, üstelik kazanınca da sonu gelmemektedir bu defa kaybetmemek üzere çalışılması gerekmektedir. Üstelik rekabet dünyasında yaşadığımızı düşününce marka itibarınızı korumak daha da zorlaşır diyebiliriz. Ama tabi ki bütün bu yolun kapısının kilidi, marka olmakla açılıyor.
Bütün bu süreçler, içerisinde daha onlarca başka süreçleri barındırır. Bütün bu yolculukta firmalar markalarını oluşturmak, geliştirmek ve kalıcı olmak için marka danışmanlığı alırlar.